M. Nedim Hazar
5 Aralık 2011 Pazartesi
Göçmen bir melek getirdi kundağı.
Leylek sandı meleği çocuk.
Dallarını büktü mahzun genç ağaç…
Bacalar, kurumdan bir kahkaha attılar.
Beyaz bir duman oldu uzun gagalı kuşlar.
Evlerden bahçelere kaçtı uçurtmalar.
Yaprak yerine,
takıldı renkli balonlar dallara.
takıldı renkli balonlar dallara.
Bir çocuk,
kalbini kazıdı tenine ağacın.
Yanmadı gövde ama
eğilip baktı dallar.
Bütün olup biteni gördü arsız yapraklar.
Homurdandı incecik parmakları köklerin.
Bir kayanın böğrüne saplandı çok derin.
Aşk olsun, dedi kaya, yarasını tutarak.
Aşk oldu...
Ne kadar kuş, kelebek.
İşsiz güçsüz börtü böcek…
Hepsi şahit yazıldı…
Bir demet yeşil beyaz
çiçek savruldu gökyüzüne.
çiçek savruldu gökyüzüne.
Önce dili çözüldü, kalp ikiye bölündü,
Ve yaşlandı bulutlar…
Bembeyaz ve ıslak…
Sevimsiz olmaz masal.
Sonra baston oldu dal.
Her şeyin tanığıydı,
terli avucunda dedenin.
terli avucunda dedenin.
Bir tabut çektiler ağacın gövdesinden.
Toprağa armağan…
Yalnız bir dua yükseldi akabinde.
Balonlar patlamıştı…
Kül rengi uçurtmalar, tünemişti dallara.
Dallar çıplak.
Ebeden bir hediye gassala.
Yaşlanmış, buruşmuştu kabukları ağacın…
Kökleriyle,
taşa attığı imzayı gördü artta kalanlar.
taşa attığı imzayı gördü artta kalanlar.
Hüvel Baki…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder