M. Nedim Hazar
14 Kasım 2011
Japon iyiliksever Dr. Atsushi Miyazaki’nin ibretli hayat
hikayesi beni farklı bir hikayeye sürükledi.
Yıllar önce dinlemiştim bu hikayeyi. Esasen sonra da
defaatle farklı versiyonlarını, farklı zamanlarda dinledim. Ne var ki, Hz.
Mevlana’nın Mesnevi’sinde denk gelince (970. Beyit) çok daha bir anlam kazandı.
Hikâye şöyle:
Hazreti Süleyman (a.s.)’ın sarayına bir kuşluk vakti saf bir
adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayatî bir mes’ele için Hz. Süleyman (a.s.)’la
görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s.), benzi
sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
- “Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin
nedir? Söyle bana… ”
Adam telaş içinde:
- “Bu sabah karşıma Azrail (a.s.) çıktı. Bana hışımla baktı
ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.”
- “Peki ne yapmamı istiyorsunuz?” der Süleyman (as)
Adam yalvarır.
- “Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman (a.s.)!
Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgârına emret de
beni buradan ta Hindistan’a iletsin O zaman Azrail (a.s.) belki beni bulamaz.
Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!”
Hz. Süleyman (a.s.), adamın haline acır. Rüzgârı çağırır ve
“Bu adamı hemen al, Hindistan’a bırak.″ emrini verir.
Rüzgâr bu…
Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan’da
uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman (a.s.) divanı toplayarak,
gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun
içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır.
- “Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla
baktın? Neden o zavallıyı korkuttun” der.
Azrail (a.s.) cevap verir.
- “Ey Dünyanın ulu sultanı. Ben, o adama öfkeyle, hışımla
bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce
şaşırdım. Çünkü Allah (c.c.) bana emretmişti ki:
- “Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan’da al”
Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan
da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu
idi ”
Sonrası malum, emr-i hak vaki olur ve Azrail (as) o adamın
canını alır.
Hz. Mevlana şu yorumu yapar:
İşte sen bütün dünya işlerini buna kıyas et. Gözünü aç ve
gör ki, uğraşıp didişmekle mukadderattan kurtulmak mümkün değildir.
Kimden kaçıyoruz?
Kendimizden mi?
Ne mümkün?
Mukadderattan kaçmak, kendi nefsinden kaçmak gibidir. Bu da
imkânsızdır. Yoksa Hak'tan mı kaçıp kurtulmak istiyoruz?
Ne beyhude zahmet!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder