18 Kasım 2011 Cuma

BİR AKŞAM HİNDİSTAN’DA…
















M. Nedim Hazar
14 Kasım 2011

Japon iyiliksever Dr. Atsushi Miyazaki’nin ibretli hayat hikayesi beni farklı bir hikayeye sürükledi.
Yıllar önce dinlemiştim bu hikayeyi. Esasen sonra da defaatle farklı versiyonlarını, farklı zamanlarda dinledim. Ne var ki, Hz. Mevlana’nın Mesnevi’sinde denk gelince (970. Beyit) çok daha bir anlam kazandı.
Hikâye şöyle:
Hazreti Süleyman (a.s.)’ın sarayına bir kuşluk vakti saf bir adam telaşla girer. Nöbetçilere, hayatî bir mes’ele için Hz. Süleyman (a.s.)’la görüşeceğini söyler ve hemen huzura alınır. Hz. Süleyman (a.s.), benzi sararmış, korkudan titreyen adama sorar:
- “Hayrola ne var? Neden böyle korku içindesin? Derdin nedir? Söyle bana… ”
Adam telaş içinde:
- “Bu sabah karşıma Azrail (a.s.) çıktı. Bana hışımla baktı ve hemen uzaklaştı. Anladım ki, benim canımı almaya kararlı.”
- “Peki ne yapmamı istiyorsunuz?” der Süleyman (as)
Adam yalvarır.
- “Ey canlar koruyucusu, mazlumlar sığınağı Süleyman (a.s.)! Sen her şeye muktedirsin. Kurt, kuş, dağ, taş senin emrinde. Rüzgârına emret de beni buradan ta Hindistan’a iletsin O zaman Azrail (a.s.) belki beni bulamaz. Böylece canımı kurtarmış olurum. Medet senden!”
Hz. Süleyman (a.s.), adamın haline acır. Rüzgârı çağırır ve “Bu adamı hemen al, Hindistan’a bırak.″ emrini verir.
Rüzgâr bu…
Bir eser, bir kükrer. Adamı alır ve bir anda Hindistan’da uzak bir adaya götürür. Öğleye doğru Hz. Süleyman (a.s.) divanı toplayarak, gelenlerle görüşmeye başlar. Bir de ne görsün, Azrail (a.s.) da topluluğun içine karışmış, divanda oturmaktadır. Hemen yanına çağırır.
- “Ey Azrail! Bugün kuşluk vakti o adama neden hışımla baktın? Neden o zavallıyı korkuttun” der.
Azrail (a.s.) cevap verir.
- “Ey Dünyanın ulu sultanı. Ben, o adama öfkeyle, hışımla bakmadım. Hayretle baktım. O yanlış anladı. Vehme kapıldı. Onu, burada görünce şaşırdım. Çünkü Allah (c.c.) bana emretmişti ki:
- “Haydi git, bu akşam o adamın canını Hindistan’da al”
 Ben de bu adamın yüz kanadı olsa, bu akşam Hindistan da olamaz. Bu nasıl iştir, diye hayretlere düştüm. İşte ona bakışımın sebebi bu idi ”
Sonrası malum, emr-i hak vaki olur ve Azrail (as) o adamın canını alır.
Hz. Mevlana şu yorumu yapar:
İşte sen bütün dünya işlerini buna kıyas et. Gözünü aç ve gör ki, uğraşıp didişmekle mukadderattan kurtulmak mümkün değildir. 
Kimden kaçıyoruz?  
Kendimizden mi? 
Ne mümkün? 
Mukadderattan kaçmak, kendi nefsinden kaçmak gibidir. Bu da imkânsızdır. Yoksa Hak'tan mı kaçıp kurtulmak istiyoruz? 
Ne beyhude zahmet!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder